5 Aralık 1977. 10 yıldır Avusturya`da “misafir işçi” olarak çalışan Erol Sever, Yabancılar Polisi tarafından tutuklanıyor ve ertesi gün Türkiye`ye gönderiliyor. Sınır dışı edilmesinin nedeni, bu olaydan iki hafta önce Sever`in Göçmen Çalışma Yasası’na karşı düzenlenen bir eylemde konuşmacı olarak yer alması.
Dinleyin
Yükleyin
Audio
Sever, Avusturya’da protesto hakkını kullandığı için sınır dışı edilen ilk kişi değil. Daha 60`lı yıllarda “misafir işçilere” sadece çalışmaları ve sessizce yaşamaları gerektiği açıkça ifade edilmişti. Göç araştırmaları uzmanı Ljubomir Bràtic bu dönemde yaşanan iki ilginç olaya dikkat çekiyor: “1965 yılında Salzburg’ta bir fabrika çalışanları grev yapıyor ve ardından işten çıkarılıyorlar. İşçi gazetesinde bu işçilerin sınır dışı edilebileceği yazıyor. Yani sınır dışı ihtimali var ama henüz kesin değil. Bir yıl sonra Salzburg`da başka bir fabrikanın çalışanları da grev yapıyor. Ama bu sefer isçilerin hemen sınır dışı edildiği haberi yazılıyor gazetelerde.”
Yabancılar Yasası`nda esnek paragraf
1965 ve 1966 yılları arasında “protesto eden sınır dışı edilir” felsefesi zihinlere yerleşiyor. Büyük ihtimalle bunun nedeni Yabancılar Polisi Yasası’nda yer alan, bugün de benzer biçimde varlığını sürdüren şu cümleydi:
“Eyalet sınırları içinde ikametgâhları süresince toplumsal huzuru, düzeni ve güvenliği tehlikeye atan ya da kamu düzenine aykırı davranışlarda bulunan yabancılara oturum yasağı getirilebilir. “
Rahatsız edici olduğu düşünülen herkes sınır dışı edilebilir. Tam da yoruma açık olan bölüm işte bu. Arif Akkılıç şöyle diyor: “Örneğin 80`li yıllarda bir tartışma vardı: “Sarı ya da kırmızı ışıkta geçmek toplum güvenliğini tehlikeye sokan, düzeni bozan bir davranış mıdır yoksa değil midir?” ve ekliyor: “Yabancılar-polisinin elinde, keyfine göre kullanıp oturum yasağı getirebileceği bir yasa vardı.”
Ek olarak, oturma izni almak için bir işyerinde çalışıyor olmak gerekiyor, yani protesto ettiği için işten atılan biri otomatik olarak oturma iznini de kaybediyor.
Böylece göçmenlerin haksızlıklar karşısında tepki göstermeleri engellenmiş oluyor. İspanya (1962), Türkiye (1964) ve Yugoslavya (1966) ile yapılan İşgücü Anlaşması`nda yer alan haklar sadece kâğıt üzerinde geçerli kalıyor. Bu antlaşmalara göre işçilerin koalisyon kurma, birlik kurma hakları söz konusuydu. Gerçekteyse işçilerin “sözcüleri” vardı ve bu kişiler aslında sadece ücretsiz tercüman olarak görev yapıyorlardı. Bràtic bunun nedeninin çok açık olduğunu belirtiyor:
“Göçmenlere toplum içinde örgütlenmelerine izin verilemez, yoksa toplum yıkıma uğrar. Unutmamamız gereken nokta, söz konusu dönemde ülkenin Nazi sonrası sürecinden geçiyor olması. Ülkede hala 500.000 eski Nazi dönemi ordu üyesi bulunuyordu. Bu da ırkçı anlayışın devamı demektir.”
Yabancılar Polisi Yasası da bu Post-Nazi geleneğini devam ettiriyordu. 1954`e kadar, nasyonal sosyalist döneminden kalma, 1938 tarihli “Göçmen Polisi Yasası” yürüklükteydi. Yeni Yabancılar-Polisi-Yasası, İkinci Dünya Savaşı sona erdikten 9 yıl sonra çıkarıldı ve 1987 yılına kadar geçerliliğini sürdürdü. O zamanlar insanların belirli nedenler yüzünden sınır dışı edilmesinin insan haklarına aykırı olduğu gibi fikirler henüz yoktu.
Normalleşme Mücadelesi
Asıl hayati tehdit, 1970`lerin ortasında misafir işçilerin artık istenmemeye başlanmasıyla ortaya çıktı. 1974`ten itibaren işçi kontenjanları donduruldu, 1976`da ilk “Göçmen-İşci-Yasası” çıkarıldı ki bu yasa açıkça bir “Göçü Durdurma” kararıydı.
Günlük hayat direnişe dönüşmüştü. Normalleşmeye dönüş hayatın orta noktası haline geldi. Yeni kurulan spor federasyonları, müzik grupları ve hobi merkezlerinde bu gelişmelere eleştirel yaklaşan insanlar yer alıyordu. Bu insanlar ilerleyen zamanlarda çeşitli sivil toplum örgütlerini hayata geçirerek, ihtiyacı olanlara hukuki danışmanlık yapmaya ve bu tip yasalara Anayasa Mahkemesi nezdinde itiraz etmeye başladılar.
1992 yılından itibaren Avusturya Yabancılar Yasası kapsamlı biçimde yenilendi. Yasadaki değişiklikler 1997, 2003, 2005, 2008, 2009, 2011 ve 2013 yıllarında da devam etti. Protesto hakkını kullandığı için sınır dışı edilmek artık söz konusu değil.
1977 yılında sınır dışı edilen delikanlı Erol Sever bu gelişmeleri maalesef göremedi. Sınır dışı edildikten sonra İsveç’e gitti, orada bir Türk gazetesinde çalışmaya başladı ve misafir işçiler üzerine bir kitap yazdı. Erol Sever, 1980’li yıllarda İsveç’te hayata gözlerini yumdu.
Tasarım: Alexandra Siebenhofer Çeviri: Seda Tunc Seslendirenler: Can Gülcü, Emrah Kat, Seda Tunc